Ailelerin rahatlıkla vakit geçirebileceği, çoluk çocuğun cıvıl cıvıl oynaştığı mütevazı bir park…
Bir tesadüf başımı çevirdiğimde ağaçlar ardına gizlenmiş iki liselinin olduğunu fark ettim. Gayrı ahlaki ilişkide bulundukları günbegün ortadaydı. Kimseyi takmadıkları gibi daha da ileri gidiyorlardı.
Gören ailelerimiz de, sesini çıkarmak yerine, “cık, cık, cık”layıp yanlarından geçiyordu. Ne bir eleştiren vardı, ne de ayıplayan.
Yanlarına gidip ikaz etme mecburiyetinde hissettim kendimi. Ve uyardım. Aldığım tepki bir hayli ilginç oldu;
-Sana ne abi! On sekize geldik artık bırakın yakamızı! Biz “özgürüz”!
O an başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki. Daha fazla üstelemenin fayda getirme-yeceğini anlayıp yerime geçtim. Onlar da “tatları” kaçtığı için uzaklaştılar.
O an, şu Hadis-i Şerif aklıma geldi;
“Öyle bir zaman gelecek ki yolun, gündüzün ortasında, sokakta, açıktan kadınlarla cinsi ilişkilerde bulunurlar da, hiç kimse bunu garipsemez ve değiştirmeye gayret etmez. Bunlara; keşke biraz yolun kenarına çekilseydiniz ya! Diyenler, dönemin en muhafazakâr, en itibarlı adamıdır”.
O an fark ettim! Biz, ahir zamandaymışız.
“Özgürlük var” öyle mi? Yani senin ahlaksız-lığın, benim toplumsal düzenimi, geleneklerimi, huzurumu, terbiyemi bozacak ve ben karışmayacağım öyle mi? Geçtim yetişkinleri, size seyirci olan çocuklara ne demeli? Onlara yazık değil mi? Senin “özgürlüğün” benim ahlaki yaşam özgürlüğüme engel olacak ve ben susacağım, öyle mi? Sen düşünmüyorsun, bari ben söyleyeyim; ailenin yüzü kızaracak, onuru çiğnenecek, belki kahrolacak ve sırf “özgür” hareket et diye Müslüman ve Türk aile yapısından feragat edeceğim, öyle mi
Yok öyle! İyi dinle “özgürlük” budalası;
Bu memleket, Peygamber övgüsüne nail ol-muş padişahların, askerlerin, komutanların memleketidir. İstediğin gibi at koşturamazsın! Yok, öyle uçkur derdine ahlaktan dönmek...
Söylenecek çok söz var ama uzatmanın bir manası yok saygıdeğer okurlarım. Bugünkü yazı-mı Yunus’la kapatmak istiyorum;
Gezdim Halep ile Şam’ı,
Eyledim ilmi talep,
Meğer ilim hiç imiş;
İlla edep, illa edep…