Hani hep söyleriz ya “Çiy süt emmiştir âdemoğlu” Diye. Hiç tatmin olmaz, yetinmez, şükretmez, memnun olmaz ve kanaat getirmez. Daha çok ister. Daha, daha olsun! Arabam olsun! Katlarım olsun! Yatım olsun ve daha çok param, altınım olsun! Hatta uçağım gemilerim olsun der ve isterde ister! Harama bakmaz kazanırken! Bir yerine bin kazanmak varken, neden az karla bir mal satmak diye hayıflanır. Doyumsuz nefsin kurbanı, şeytanın esiri olmuştur! 
     Öylesine kaptırmıştır ki kendisini bu dünyanın malına ve variyetine unutmuştur hayrı ve hasenatı! El açıp aman dileyenlere: “Çalış, kazan. Benim gibidir” sözü. Kibirlidir, gururlu ve çok bilendir o!
     Her bir şeye bahane uydurur, hiçbir şeyden memnun olmaz. İsrafı bir marifet bilir. Daha fazla kazanmak, sınırsız iştah ve büyüklük kompleks içindedir. Dünyada, hatta ülkesinde ve hatta çevresinde ki açları açıkta olanları görmez veya görmezden gelir. El açan gariplere bir şey vermez de ona: ”Allah versin!” der. Eee ne demiştik: Âdemoğlu bu çiy süt emmiş, ne söylesen boşunadır böylesine!
     Hırs ve ihtiras da sınır tanımaz! Havayı, suyu, çevresini kirletir durmadan. Eleştiri ve ikazlara  kulakları tıkalıdır. Duymaz söylenenleri, Görmez verdiği onca zararı. Aldırmaz, utanmaz, sıkılmaz bu tür Âdemoğlu. Dahası Mevsimlere karışır! Çok yağmur yağar isyan eder. Her yeri kar kaplar: “Beyaz kâbus hayatı felç etti!” der. Hâşâ Allah’ın işine dahi karışır. Toplumumuzda bu tür Âdemoğluna rastlamanız mümkündür. Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar kötü meziyetlere sahip bu kişilere, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. (r.a.) Marifet namesinde ne kadar güzel nakşetmiş manzume ile bu Âdemoğluna:
    
TEFVİZNÂME

Hak şerleri hayır eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Arif anı seyreyler,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler…

Sen hakka tevekkül kıl,
Tefiz et ve rahat bul,
Sabreyle ve razı ol,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler…

Kalbin O’na berk eyle,
Tedbirini terk eyle,
Takdirini derk eyle,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler…

Hallâk-ı Rahim oldur,
Rezzâk-ı Kerîm oldur,
Fa’âl-i Hakîm oldur,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler…

     Otuz kıta sonunda İbrahim Hakkı Hazretleri şu kıta ile bitirir bu güzel manzumeyi:

Vallâhi güzel etmiş,
Billâhi güzel etmiş,
Tallahi güzel etmiş,
Allah görelim n’etmiş,
N’etmişse güzel etmiş…

    Yani bize düşen ne imiş? Allah’ın bize neyi takdir etmiş ise O’na tefekkür etmemizdir. Şükretmeyi bilmemiz, aç ve açıktaki kardeşlerimize elimizi uzatmamız daha, daha kazanmak yerine hayırlı ve helal kazançlar elde etmeyi amaçlamalıyız. Yüce makamdan üzerimize çöken her türlü felaketten Ona sığınmayı bilmeliyiz. Bilmeliyiz ki Yüce Rabbimiz neylerse hayırlı ve güzel eyler. Yoksa yazımın başlığında ki gibi “Oğlum adın ne? Cevap gelir: Reşit! Öyleyse sen söyle sen işit” olmasın. Bize yakışan özlediğimiz temiz ve ahlaklı toplum olsun! Bu vesile ile, Yüce rabbim bizlere bolluk ve bereketli, barış ve huzurlu günler nasip etsin İnşallah…