Evet, sevgili okurlarım yazıma başlamadan önce belirtmem gereken önemli konu ile sizlerin başını ağrıtacağım. Ancak günümüzde yaşadığımız kargaşa yumağından söz etmeden geçemeyeceğim.

Şöyle evinizden veya bulunduğunuz yerden çıkıp etrafta dolaşın. Araç sürücülerinden tutun herkes bir biri ile yarışıyor gibi oradan oraya koşuşturup durmakta.

Kimi oto araçları ile bu yarışa katılırken kimisi bisikletleri ve benzeri araçları ile. Hepsinin de işi aceledir. Bu koşuşturma ve sabır etmeme gibi önemli faktörü düşünmeden hareket etmeleri insanı gerçekten ürkütüyor.

Haberleri izleyenler ilçemizde sıkça yaşanan bisiklet ve benzeri hafif araçların kazalarına sıkça rastlarız.

İnsanlara bir şeyler oldu! Kimsede sabır kalmamış. Bir acelecilik, bir telâşe almış başını gidiyor. Her kesin işi acele, herkes bir yerlere yetişmek için adeta bir birleri ile yarış halinde.

Kim nereye gidiyor? Kim neyin peşinde? Anlamak mümkün değil! Eskiden daha mı iyi idi? Bilmiyorum ama sanırım daha iyiydi. Şu teknoloji yok mu, bütün düzeni alt üst etti. Teknoloji ilerledikçe insanlar kabına çekildi. Ellerinde telefonları yolda yürürken bile mesajlaşmalar cep telefonlarına adeta adapte olmuş teknolojik virüs gibi.

Birde maşallah hiç kimsede saygı kalmamış. Arabalar yaya geçidi dinlemez son sürat basıp gider. Şu günlerde kaldırımda yürürken yaşlılara kimse yol vermez. Kaldırımlarda bisikletlimi, motosikletlimi ararsan hepsi var.Adeta robotlaşmış bir insan kalabalığı. Bütün bunları gördükçe ben içimden; “YA SABIR!” çekmekten kendimi alamıyorum.

Gün geçtikçe yozlaşan bu toplumun geleceğinden endişe duymamak elde değil.

Ben gençken büyüklerimiz muhabbetlerinde: “Bizim zamanımızda!” diye sohbetlerine başladığında ben yadırgardım. Ama şimdi onlara hak veriyorum.

Zaman mı bizleri bu hale getirdi? Yâda toplum mu bozuluyor? Bunu anlamak gerçekten güç! İşin aslı şu ki; zamanın hiç günahı yok. Bizleri bu hale getiren unsur: “Örf ve adetlerimizden koparak yozlaşmamızdır!” Bizler gelişen dünyaya batılı mantığı ile uymaya kalkmamızdan kaynaklanan bir özentiden ibarettir. Batılaşmak onların örf ve adetleri ile değil, teknolojilerini alarak olmalıdır. Her neyse, bütün bu olumsuzlukları yok etmenin bir yolu da sabır ve metanet ile olur.

Evet, bizler sabır selamet içinde yaşamayı becerebilirsek saygılı, hoş görülü ve dahası erdemli bir toplum oluruz. Gelin bu günkü yazımı üstat şair ve yazar merhum Necip Fazıl Kısakürek’in SABIR adlı şiiri ile bitirelim:

SABIR

Sabrın sonu selamet,

Sabır hayra alamet.

Bela sana kahretsin;

Sen belaya selam et!

Felah mı, onda felah.

Silah mı, onda silah.

Sen de kim oluyorsun?

Asıl sabreden Allah!

Sabır, incecik sırat;

Murat içinde murat.

Sabır Hakka tevekkül.

Sabır Hakka itimat!

Sabırla pişer koruk,

Yerle bir olur doruk.

Sabır, sabır ve sabır

İşte Kur’an da buyruk!

Bir sır ki aşikâre,

Avcı yenik şikâre.

Yalnız, yalnız sabırda

Çaresizliğe çare…