Suriye'de Esed rejimi yıkıldı. Suriye içinde ve dış ülkelerde ki Suriyeliler bayram havasında kutlamalar yapıyorlar.

Sevinmelerin de haklı olduklarını görüyoruz. Esed rejiminde ki baskıcı tutumun halkına verdiği zulüm ve işkenceyi, kapıları açılan hapishanelerdekilerin durumları, işkence odaları ve burada bulunan cesetlerden anlıyoruz. "Halkıma bomba yağdıramam" diyen pilotun 43 yıllık hapishanedeki hazin hayatı yürekleri burkuyor.

Ülkemize gelen mültecilerin de ülkelerinden kaçışlarındaki haklılıklarını şimdi daha iyi anlıyoruz. Ancak kaçış çare değildi, orada kalıp muhalif güce destek olmaları çok daha şık olurdu. Hele hele askerlik çağında olanların ülkelerini terk etmeleri doğru bir şey değildi.

“Zulüm ile abad olanın ahiri berbad olur." İşte Esed örneği kaşımızda duruyor. Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah'ı var. Hak er veya geç elbet bir gün tecelli eder.

Baskıcı tutum içinde olan diğer ülke liderleri de Suriye'de ki bu gelişmelerden ders çıkarmalıdırlar. Bugün gücü elinde bulundurup, baskı, zulüm, işkence yapabilirsin, yarında fare gibi kaçacak delik ararsın.

Liderlerin, ülkelerinde, hak, hukuk, adaleti öncelik tutmaları kendileri ve halkı için iyi sonuçları beraberinde getirir.

Suriye parçalanma eşiğine geldi. Bu durum emperyalist ülkelerin iştahını kabartabilir. Bölünmüş Suriye onların istedikleri bir durum. İsrail hemen fırsatı ganimet bilip Golan tepelerini işgal edip Şam'ın 25 kilometre yakınına kadar geldi.

Türkiye olarak buna seyirci kalmamalı, tavrını ortaya koymalıdır.

Suriye'nin etnik, bölgesel ve mezhepsel ayrışmaları bölge ülkelere de sıçrama olasılığı kuvvetle ihtimaldir. Bundan en çok etkilenecek ülkede Türkiye olur. Irak parçalandı, ancak yeni devletler kurulamadı, sadece federatif bir yapı oluştu. Eğer Irak bölünseydi, Ankara Antlaşmasına göre Musul ve Kerkük Türkiye'ye kalacaktı. Bu nedenle Irak'ta devletçikler kurulamadı. Fakat Suriye'de işler daha karmaşık ve Ankara Antlaşması gibi bir antlaşmamız yoktur. Bu durum ayrılıkçıların işine gelebilir.

Türkiye'yi yönetenler, Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "lider dağın bu yüzünü görebildiği gibi dağın öte yüzünü de görebilmelidir". İşte liderlerimiz dağın öte yüzünü göremedikleri için sürekli olarak Esed ile görüşmeyi gündemlerine alıyorlardı.

Gelecek tehlikeler önceden görülmeli, bölgedeki parçalanmalara engel olunmalı, Amerikan projesi olan BOP projesi engellenmeli, İsrail'in büyüyüp gelişmesi durdurulmalı, aksi halde bölge ülkeleri için çok tehlikeli durumlar zuhur edebilir.

Diğer bir tehlikede Suriye'de şeriata dayalı bir rejimin kurulmasıdır. Suriye Afganistan gibi olmamalıdır. Bu ülkemiz için tehlike ve tehdittir.

Türkiye'nin yararına olacak şey, Suriye'de demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin kuruluşu. Türkiye buna destek vermeli ve öncülük etmelidir. Bunun dışında oluşacak her türlü durum Türkiye'nin aleyhine olur.

Fırat’ın doğusunda bulunan PKK/YPG unsurları, Münbiç'te ve Kamışlıda olduğu gibi temizlenmeli, DEAŞ gibi diğer terör örgütleri yok edilmelidir. Bu ayrılıkçı unsurların Suriye'de devletçik kumaları kesinlikle önlenmelidir. Bunların destekçisi olan Amerika BM nezdinde ve uluslararası mecralarda kınanmalı, dışlanmalı, Amerika’nın emperyalist emelleri bu yörede gerçekleşmemelidir. Sadece Amerika değil Suriye'de bulunan diğer ülke unsurları da ülkeyi terk etmeli, Suriye halkı kendi geleceklerine kendileri karar vermelidir.

Sonuç olarak, Suriye'de bulunan etnik ve mezhepsel ayrılıkçı guruplar ortak menfaatlerde buluşarak, demokratik, laik, sosyal hukuk devletini inşa etmeleri hem kendileri hem de bölge ülkeleri yararına olur. Aksi halde Ortadoğu da acı ve gözyaşı dinmez.

Ülkemizde bulunan mültecilerinde ülkelerine dönmeleri, insan onuruna yakışır bir şekilde olması sağlanmalıdır. Yıkılmış evlerinin yapılması uluslararası konsorsiyumlarla el birliği ile yapılmalı Türkiye buna öncülük etmelidir. Yoksa bunların ateşe atılır gibi gönderilmeleri ne insani nede vicdani olur. Türk merhametlidir, her zaman da mazlumun yanında olur.

Ola ki Suriye'nin parçalanması engellenemedi, Bu durumda Türk askeri mevziisini korumalı, bulunduğu yeri terk etmemeli, Misak-i Milli sınırları içinde bulunan Halep ve yöresi ve sınırımız boyunca topraklar Türkiye'nin olmalıdır. Askerimin kanının aktığı yer benim olmalıdır.

YAŞAR YILMAZ

EĞİTİMCİ-YAZAR