Hadi gelin geçmiş zamana götüreyim sizi.
En güzel çağlarımıza yani çocukluğumuza. Hani şu saf, temiz, el değmemiş temiz günlerimize. Dünyalık dertlerden kilometrelerce uzaktaki anı ve anın tadını dibine kadar yaşadığımız o dönemlere. Kemerleri bağlayın, sıkı tutunun, hareket ediyoruz. Şuan içinizde ki mutluluğu, gözlerinizde ki sevgi görüyorum. Ver coşkuyu kaptan bas gaza, mola vermeden bir an önce gidelim. Ve çok şükür kazasız belasız geldik.
Ooo buralar cennet.
Çok özlemişiz seni çocukluk. Çıkarın kravatları, çıkarın şu lanet olası takım elbiseleri. Giyin şu şort ve tişörtleri, oh bee dünya varmış. Rahatladık demi şimdi ne yapalım?
Benim aklıma harika bir fikir geldi. Haydi maç yapalım ama gazozuna. Herkes kabul ettiğine göre başlayalım.
Kurallar: oğlum bak pis burun vurmak yok,
beşte devre 10 da biter. İlk gölü yiyen yelekleri giyer. 3 korner bir penaltı. Eee kim başlayacak ilk önce? Hadi adım atalım basan kazanır o zaman. Aldım, verdim ben seni yendim faslına geçilir idi. Attım bende attım ve sonunda birimiz bastı. Tamam sen başla. Ve başlıyoruz bir sağdan bir soldan ataklar devam ediyor. Sert bir müdahale ve faul. Baraj kurulur ve toptan sonra 3 adım atılır, baraj kurulur. Barajı kuran arkadaş olabildiğince adımlarını kısa atma hilesi içerisinde olurdu. Hemen itirazlar başlar üç adım baraj kurmada. Oğlum sen tuvalete öyle adım atarak mı gidiyorsun? diye söylenir idik.
Neyse orta yol bulunur ve maça geçilir idi.
İki direkli, üst direği olmayan kaleye çeker ve üstten çıkan topun gol olmadığını ve aut olduğu iddiasında olurdu rakip takım. İki takım başlardı yemin etmeye. Ekmek kur-an çarpsın gol.
Rakip takım oğlum bizim kaleci kısa nasıl gol olur top bir metre olmayan üst kale direğin üstünden geçti. Orta yolu bulduktan sonra tamam hadi bu size bakkal borcumuz olsun ağlamayın, o zaman korner. Bu birinci korner 3 olursa penaltı. Maç böyle devam ederken 1 korner derken, 2. korner olur ve 3. kornerde penaltı hakkı kazanılır. Topun başına geçen arkadaşımız topu penaltı noktasına koyar, topun arkasında Afrika kertenkelesi gibi kendine has hareketler yapıp kalecinin dikkatini dağıtmaya çalışırdı. Penaltıyı dışarı atar.
Rakip kaleci ne haber koçum atamadın, burada ağaç yok, burada panter var. Zeytinyağı gibi üstte çıkmanın haklı gururunu yaşardı. Maçı kaybeden gazozu alır ve kaybeden takımla paylaşılır, kol kula girip evin yolunu tutar idik. Yazarken duygulandım sizin gibi değerli okuyucuların da benimle aynı duyguları yaşadığından hiç şüphem yok. Ve hepimiz şu cümleyi kurmuşuz eminim ki? Ah ulan ah! O günler, ya biz niye büyüdük ki. İyi halt ettik der gibi. Allah içinizde ki o çocuğu hiçbir zaman öldürmesin.