Fatih Sultan Mehmed’in torunu, Kanuni Sultan Süleyman’ı yetiştiren, Osmanlı tarihine damgasını vuran, Osmanlı Devletinin 9. Padişahı, yönetimde YAVUZ  ama  iç dünyasında SELİM padişah YAVUZ SULTAN  SELİM.

Tarihler 1470’i gösterdiğinde Amasya’da o zaman vali olarak görev yapan Sultan II.Beyazıd’ın oğlu olarak doğar. Şehzade Selim öyle bir şehzadeki babası ile savaşacak kadar gözü kara, İran seferine giderken kendi otağına kurşun sıkan ve ok atan yeniçerilerin üzerine at sürüp “Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak istemeyen benimle gelmesin. Ben ancak er oğlu erlerle düşmanın üzerine yürü-rüm” diyecek kadar cesur, Mısır seferi dönüşünde İstanbul’da zafer kutlamalarının ve eğlencelerin düzenlendiğini duyunca İstanbul’a gündüz değil gece girecek kadar mütevazı bir kişiydi. Fatih Sultan Mehmet’in torunu olan Sultan Selim Farsça, Arapça öğrenerek iyi bir eğitim alır.

Şehzadelik döneminin büyük bir bölümünü Trabzon’da geçirir. Daha o zaman devlet meselelerine va-kıf olmaya çalışır ve Doğudaki gelişmeleri yakından takip eder. O zaman Osmanlı’yı tehdit eden iki büyük tehlike vardır. Biri 1502’de İran topraklarında kurulan ŞİİLİK’i devlet politikası haline getiren Şah İsmail’in hükümdar olduğu Safevi Devleti, diğeri ise Mısır topraklarında bulunan Şehzade Cem olayında taraf tutup, ona yardım ederek içişlerine karışan Mısır’daki Memlük devleti.

Babasının olaylara biraz yumuşak müdahale etmesi üzerine harekete geçer. Trabzon’dan tebdil-i kıyafetle İran’a gider, bilgi toplar, hatta Şah İsmail ile Tebriz’de Satranç oynar. Şah İsmail ise Anadolu’da kendi adamlarını göndererek değişik yerlerde “Şahkulu” ayaklanmaları çıkararak ortalığı karıştırır. İran Devleti Osmanlı topraklarında fitneyi yayarak Osmanlı Devletinin önünü kesmeye çalışmıştır. Babasının şehzade Ahmed’İ tahta çıkaracağını öğrenen Şehzade Selim babasıyla Tekirdağ bölgesinde savaşa tutuşur. Babasına yenilir fakat Yeniçerilerin desteğini alır ve babası tahtı Selim’e terk eder.

Önce kardeşlerini taht kavgalarında yenen Sultan Selim, 1514’te İran Seferine çıkar. 1-2 ay süren uzun yolculuğundan sonra Doğu Anadolu topraklarında ordusu ile birlikte gezinir fakat bir türlü Şah İsmail karşı-sına çıkmaz. Bunun üzerine kadın elbiseleri ile beraber bir mektup gönderir. Mektubunda “savaş meydanı eroğlu erlerin meydanıdır. Eğer sen erkek olsaydın karşıma çıkar erkekler gibi savaşırdın, fakat erkek değilsin, o zaman gönderdiğim yaşmağı miğfer yerine, çarşafı da zırh yerine giy ki seni millet erkek sanmasın” der.

Bunun üzerine Şah İsmail ordusu ile birlikte Çaldıran Ovasına gelir ve Sultan Selim ile savaşır. Osmanlı orduları topları mükemmel kullanması sayesin- de İran ordusunu darma duman eder. (1514) Şah İsmail ise son anda yaralı olarak kaçar, hatta bir eşini savaş meydanında bırakır. Yavuz Sultan Selim başkent Tebriz’e kadar girer, böylece birinci tehlikeyi önlemiştir.

1515 yılında İran ile işbirliği yapan Dulkadiroğulları Beyliğini (K.Maraş, G.Antep bölgesi) ortadan kaldıran Sultan Selim, Mısır seferi için hazırlıklar yapar.

Hicaz topraklarından aldığı manevi davet üzere İslam birliğini sağlamak üzere Mısır seferine çıkar. (1516) Suriye’de Mısır ordusunu yenen Sultan Selim kışı kutsal topraklarda geçirir. Mısır’a girebilmek için Sina çölü geçilmesi gerekiyordur. Ordusu ile çölde giderken bir anda atından indiğini gören Nedimi Hasan Can sorar;

“Niçin attan indiniz padişahım” der.

Bunun üzerine Sultan Selim;

“Görmüyor musun Efendimiz önde bize rehberlik ederken ben nasıl atın üstünde gidebilirim” diyecek ve böyle bir orduya Allah rahmetini (yağmuru) sağanak sağanak gönderecektir. Ridaniye’de Memluk ordularını yenerek Mısır bölgesini fethedecektir. Artık o bir İslam dünyasının halifesidir.(1517)

Kendisine Cuma hutbesinde “Hakimü’l Harameyni eş-şerifeyn” (kutsal beldelerin hakimi) denince hemen ayağa kalkar, “Hayır ben  “Hadimü’l Harmeyni eş Şerifeyn” yani “Bu kutsal beldelerin (Mekke-Medine) ancak hizmetçisi olabilirim” diyecektir.

1,5 yıl sonra ancak İstanbul’a döner ama bir kahraman edası ile değil, vazifesini yapmış komutan edasıyla. Sultan Selim seferdeyken ülkeyi kim mi yönetti? Tabii ki biricik oğlu şehzade Süleyman.

Artık sırtındaki (şirpençe çıbanı)çıban rahatsızlığını artırmıştı. 1520 Eylül’ünde son seferinin hazırlıklarını yaparken Çorlu yakınlarında çadırda Ruhunu Rahmana teslim eder ve yanı başında çok sevdiği nedimi Hasan Can vardır.

Peki Yavuz Sultan Selim 40 bin aleviyi katletti mi? Özellikle bazı kesimler Osmanlı Padişahlarını milletin nazarında itibarsızlaştırmak için bu yalanları orta-ya atıyorlar tıpkı Sultan 2. Abdülhamid’e söyledikleri Kızıl Sultan, Fatih hrıstiyandı  vb şekilde iftiralar atıyorlar. Bir de  Şiiler ile Aleviler karıştırılıyor. Yavuz kendi halıknı neden öldürsünki. Yavuz kendisine karşı gelen Şah İsmail’in orduları ile savaşmış ve kazanmıştır. Bu ordu da zaten Şii idi.