Hayatımda fark ettiğim çok önemli bir şey var: Bilgi, yalnızca öğrenmekle değil; paylaşmakla anlam kazanır. Üniversitelerden mezun olabilirsin, onlarca kitap okuyabilirsin, ezberlenmiş cümlelerle dolu bir hafızaya sahip olabilirsin. Ama eğer bu bilgiyi başkasının hayatına dokunacak şekilde aktaramıyorsan… Yine de cahilsin. Çünkü bilgi, kafada saklandıkça sadece bir yüktür. Kalpten çıkmadıkça, başka kalplere ulaşmadıkça hiçbir işe yaramaz.
Bugün etrafımda çokça rastladığım bir başka yanılgı daha var:
İnsanlar sahip oldukları nesnelerle övünmeyi bilgi sanıyor.
Arabalar, markalar, gösterişli evler, etiketli hayatlar… Bunlarla dolu bir cümle kuruyorsan; sen aslında içini kaybetmiş bir beden taşıyorsun. Çünkü gerçek değer, insanın içinde taşıdığı anlamdadır. Dışarıya ne gösterdiğin değil, içeride ne biriktirdiğindir seni “biri” yapan.
Ve sonra şu:
Sürekli gezen, ülke ülke dolaşan ama gittiği yerin ruhuna, kültürüne hiç dokunmayan insanlar…
Sadece fotoğraf çekip paylaşmakla, insan dünya vatandaşı olmaz.
Kültürleri sadece izleyip geçiyorsan, onları anlamaya çalışmıyorsan, yabancılığın en büyüğü sensin.
O zaman yaptığın şey gezmek değil; sadece kendi cehaletini bavuluna koyup yer değiştirerek taşımaktır.
Barbarlık; sadece geçmişin değil, bugünde hâlâ süren bir tavırdır. Dokunmadan konuşmak, bilmeden yargılamak, anlamadan hüküm vermek… İşte tam da bu, modern çağın barbarlığıdır.
Gerçek zenginlik, içsel bir yolculuktur.
Paylaştıkça büyüyen, anlamaya çalıştıkça derinleşen bir yolculuk…
Kendini sorgulamadan geçen bir ömür, sadece tekrar eden günlerden ibarettir.
Dünyanın en yüksek zirvesine de çıksan; ruhun hâlâ kendi karanlık çukurundaysa, hiçbir yükseklik seni kurtaramaz.
Bugün artık görüyorum ki; gösterişli cümleler değil, sade farkındalıklar kurtaracak bizi.
Bilgiyi paylaşan, içini sorgulayan, dışarıyı değil içini zenginleştiren insanlar…
Onlar bu dünyanın sessiz devrimcileri olacak.
Ve ben bu yazıyı onlara adıyorum.
Gösterişin değil, hakikatin peşinden gidenlere…
Sahip olduklarını değil, kim olduklarını anlatanlara…
Gezdiği yerin ruhunu tanımadan tek bir kelime etmeyenlere…
Çünkü gerçek bilgelik; ne cebindedir, ne rafında…
Kalbindedir, yüreğinden geçtiği kadar var olur.