Hürriyet gazetesi bile manşet atmış, “Ne çektin be İnegöl” diye... Biz bu kafa yapısıyla çok çekeriz. Çünkü İnegöllü olmak öyle lafla olmuyor. İnegöl’ün bir hatası, yapılmış 10 doğru şeyi unutturuyor.
4 tarafı dağlarla, tepelerle çevrilmiş tarihi dokusunu ise hala kaybetmemiş bir ilçede yapılan bazı hamleler öylesine insanın içini acıtıyor ki anlatamam…
Şu İnegöl’de yaklaşık 15 yıldır birçok alanda proje geliştirmiş, bu projeleri siyasilere aktarmış bir insan olarak vicdanım rahat kaleme alıyorum bu yazıyı.
İnegöl’de herkes hava kirliliğini ve fabrikaların çıkardığı dumanı yazarken ben o günlerde bu şehrin gizli zenginliklerini üstüne basa basa yazmıştım. Özellikle de doğa turizmi, yayla turizmi noktasında on’larca yazım var. Belediye başkan adaylarına verdiğim dosyalar var.
Geçtiğimiz günlerde İnegöl İl Olma Platformunda yapılan çalışmada da özellikle turizm başlığı çok fazla dile getirilmişti. Tam böyle güzel şeyler konuşulurken İnegöl’de herkesi şoke eden bir gelişme yaşandı.
İnegöl’ün belki de tek canlı yaylası olarak bilinen Arapoturağı yaylası mahkeme kararı ile köylülerin elinden alındı. 3 kuşaktır Tüfekçikonak köylüleri tarafından kullanılan bu yayla, bir vatandaşın CİMER’e yaptığı şikayet bahane edilerek yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.
Devletimiz yaklaşık 100 yıldır ormanlarda yatacak yer göstermeden, sigortasını yapmadan, yemeğini vermeden köylüleri o bölgede çalıştırdı. Yaz kış demeden çalışan orman köylülerinden bazıları ağaç altında kalarak can verdi, o’nlarca insan ayağını ya da kolunu kaybetti.
Devletin verdiği görevden kaçmayan köylü, kendilerine ayrılmış bu alanda yaptıkları ahşap barakalarda yaşam sürdü yıllarca. Evinden, eşinden, çocuklarından ayrı kalarak aylarca bu barakalarda kaldı. Devlet adına ağaç kesti, katma değer üretti.
Buda yetmedi, kimileri küçük ve büyük baş hayvan alıp burada hayvancılık yapmaya başladı. Hayvancılığın yok olmaya yüz tuttuğu bir dönemde, bölgenin eti, sütü bu yayladan karşılanmaya çalışıldı.
Sonra ne oldu yine devletin çıkardığı bir yasaya kurban oldular. Karadeniz başta olmak üzere birçok bölgede bu tür yerlere yayla statüsü verildi. Ama kimse Arapoturağı yaylasına bu hakkın tanınması noktasında bir çalışma yapmadı. Yaylanın resmi sahipleri olmasa da 100 yıldır misafiri olan köylü, sahiplendiği bu yayla için resmi başvuru yaptı. Ve bir kişinin şikayeti sonrası 38 köylüye hapis cezası verilirken, barakalarında yıkılmasının önü açıldı.
Şimdi bu bölgede barakası olan insanların öfkesini kim dindirecek? Yani buna ne gerek vardı? Ülke genelinde yüzlerce bölgede yayla statüsünde olan yerler var. Bu yerlere tanınan hak niye İnegöl köylüsüne tanınmıyor. Herkesin gidip bakmasını öneririm. Köylü burada tek bir tane bile beton dökmedi. Barakaların tamamı ahşap. Ne ormana zarar verildi, ne de bölgeye.
İnegöl’ün çevresinde kartpostallık görüntülerde olan 10’a yakın yayla var. Bu yaylalar kaderine terk edilmiş durumda. Sen hem diyeceksin ki köyünüze dönün, hayvancılık yapın, gelin ormanda çalışın, hem de aba altından sopa göstereceksin. Böyle bir şey olmaz…
Bu köylüler şimdi dönemin Bursa Milletvekili Vildan Yılmaz Gürel’in verdiği desteğin tutulmasını istiyor. Tabi şimdi sayın Gürel bugün milletvekili değil, şimdi daha güçlü bir isim TBMM’de…
Kendisini yakından tanıdığım ve isterse çok şeyi yapabileceğini inandığım AK Parti Bursa Milletvekili Ayhan Salman bana göre bu sorunu çözer. Uzun zamandır yanlış iliklenen gömleğin düğmelerinin artık doğru düğümlenme zamanı.
Köylü kendilerini rahatlatacak bir açıklama istiyor. Kendileriyle bu konunun dertleşilmesini talep ediyor. Sessizlik onları daha da bir hırçınlaştırıyor. İşte siyaset böyle bir zamanda ortaya çıkmalı. İnegöl ve Bursa siyaseti eski günlerinde olduğu gibi yeniden elini masaya vurmalı. Saygılarımla…