Üç tarafı denizlerle kaplı, içi dört mevsimle sarılı, tabiatıyla, insanıyla, yazıyla, kışıyla kısacası her şeyi ile dünyalar güzeli olan ülkem.

85 milyon nüfusuyla genç dinamik, üreten ve üretmeye devam eden bereketli ülkem. Peki biz bu üretmeyi neden spora uygulayamıyoruz? Sorusunu sormak gerek kendimize. Ülkemiz bu kadar genç potansiyele sahip bir nüfusa sahip durumdayken dünya spor vizyonunda çok önemli başarılara imza atamamasının temel nedeni veya nedenleri ne olabilir? 

Cevap Şu:

Bizim ülke olarak bir spor kültürümüz yok.

Altyapı eksikliğinden doğan eksiklikler, spor tesislerimizin yetersizliği, var olan tesislerin kullandırılmaması ya da saha görevlilerinin spor tesislerinin kapısına kilidi vurması ve daha nicesi.

Ve en büyük problemimiz cin olmadan adam çarpmaya çalışıyor olmamız kardeşim. Kısa sürede başarı istiyoruz bu mümkün değil. Olgunlaşmayan bir meyveyi yemek gibi, tadı ekşi, acı ve berbat.

Her şey zamanla olur tabi doğru hamlelerle. Spor kültürü dersi tüm okullarımızın,  üniversitelerimizin müfredatında yer edinmek zorunda. Doktorların bile ilaçtan önce önerdikleri sporu biz neden bu kadar ilgisiz bırakacak duruma geldik. Atalarımızın dediği gibi ‘Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’ sözü aslında tam olarak bunu özetlemekte. Sağlam olmayan vücudu kafa ne yapsın. Halk ağzıyla siz bizimle kafa mı buluyorsunuz arkadaş. Spor arabaya binmekle spor yapmış olmuyorsunuz. Hadi tabanlara kuvvet.  Spor kültürü dersinden maalesef her sene sınıfta kalıyoruz. 

Ülkemin bu hali beni hüzünlendirdi. Yapalım bir demlik çay vuralım efkarın dibine dibine hep beraber. Çaylar benden şeker tadında muhabbet sizden olsun. Ülkemizin bu bozuk işleyen spor sistemleri oldukça biz daha çok çay demler ve içeriz.