Eğitimde dijital büyü bozuluyor. İsveç’in radikal kararı, teknolojiye körü körüne teslimiyetin sorgulandığı yeni bir çağın habercisi.
Bir zamanlar eğitimde dijitalleşmenin öncüsü olan İsveç, şimdi bu yaklaşımın sınırlarını sorguluyor. 2023 yılında aldığı radikal bir kararla, dijital cihazları sınıflardan çıkaran ve kitaplara yeniden yatırım yapan ilk ülke oldu. Bu sadece bir eğitim politikası değil; dijital çağın büyüsüne kapılmış bir dünyanın ayılma anıdır.
Tabletlerle donatılan sınıflar, akıllı tahtalar, dijital müfredatlar… Hepsi bir kenara bırakılıyor. Yeniden kitaplara, defterlere, kalemlere dönüş başladı. Bu dönüşüm yalnızca İsveç’in değil, tüm dünyanın üzerine düşünmesi gereken bir uyanış.
Eğitim Bakanı Lotta Edholm, “Öğrencilerin öğrenmesi için fiziksel kitaplar önemlidir” diyerek, dijitalleşmenin her derde deva olmadığını açıkça dile getirdi. Bu ifade, aslında dünya çapında eğitimin teknolojiye kaptırdığı ruhunu yeniden aradığının işareti.
Karolinska Enstitüsü, dijital araçların öğrenmeyi geliştirmekten çok engellediğini raporladı. UNESCO ise teknolojinin ancak öğretmen liderliğindeki eğitimi desteklediğinde anlamlı olduğunu savundu. Çünkü dijital araçlar, rehberliğin olmadığı bir ortamda öğrenmenin derinliğini değil, yüzeyselliğini artırıyor.
Üstelik bu farkındalık sadece eğitimcilerle sınırlı değil:
• Bill Gates, teknolojinin sınıf ortamındaki sonuçlarının düşündüğü kadar verimli olmadığını açıkça kabul etti.
• Mark Zuckerberg, Boston’da açmaya çalıştığı teknoloji odaklı okulda başarıya ulaşamadı.
• Steve Jobs, kendi çocuklarına iPad kullanımını yasakladı; onların eğitimini kitaplar ve doğrudan iletişimle kurdu.
Bu örnekler, teknolojinin her alanda ilerlemesinin, eğitimde de aynı oranda fayda getirmediğini gözler önüne seriyor. Çünkü eğitim yalnızca bilgi aktarmak değil; düşünmek, hissetmek, etkileşime geçmek ve anlamaktır. Bu ise dijital ekranların tek başına sağlayamayacağı kadar derin ve insanidir.
Evet, teknoloji destekleyicidir. Ancak yerini alamaz. Kitapların kokusu, kalemin kağıt üzerindeki sesi, öğretmenin göz teması, sınıf arkadaşının fısıltısı… Bunlar, eğitimin sessiz ama en etkili unsurlarıdır.
İsveç’in kararı, sadece bir geri adım değil; cesur bir öz eleştiridir. Hepimize şunu hatırlatır: Eğitimde kalite, yalnızca yenilikle değil, anlamla mümkündür. Teknolojinin büyüsüne kapılıp özümüzü kaybetmeden, hem dijitali hem geleneği birleştiren bir yol çizmek zorundayız.
“Ruhun eğitimi ekranlarda değil, satırlarda başlar.”
Frauadymn